Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinden Dr. Öğretim Üyesi Engin Çağlak, yıllarını gazetecilik mesleğine adamış başarılı bir akademisyen olarak tanınıyor. Hem akademiye hem de medya sektörüne hizmet sağlayan Dr. Öğr. Üyesi Çağlak, iletişim fakültesi öğrencilerine pek çok tavsiyede bulundu. İşte detaylar…
Haber: Buse PULSEVER
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinden Dr. Öğr. Üyesi Çağlak, uzun yıllar boyunca medya sektörüne hizmet etmiş başarılı bir akademisyen. İlk röportajını dönemin ekonomi bakanı olan Tansu Çiller ile gerçekleştiren Dr. Öğr. Üyesi Çağlak, mesleğe Ankara’da bulunan Parlamenter Dergisi’nde başladı. 20 yılı aşkın süredir akademide yer alan Dr. Öğr. Üyesi Çağlak ile medya sektöründe kazandığı deneyimleri hakkında konuştuk.Dr. Öğr. Üyesi Çağlak, kendi tecrübelerini ve iletişim fakültesi öğrencilerinin sahip olması yetkinlikleri anlattı.
Gazeteci olmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
Çok küçük yaşlarda izlediğim film ve belgesel beni çok etkilemişti. Babama ‘’Gazeteci olacağım’’ dediğimde bunu onaylamamıştı. Çünkü babama göre; gazetecilik köşe başında gazete satmak demekti. Bana göre ise her gün bir olayın peşinde koşmak, dünyayı gezmek, heyecan ve adrenalin demek. Zaten bana göre gazetecilerin çoğu adrenalin tutkunudur, ben de onlara dâhilim.
Gazetecilikten akademik kariyere geçmeye nasıl karar verdiniz?
2001’deki ekonomik kriz sırasında işsiz kaldım. O zamanlar İhlas Haber Ajansı’nda çalışıyordum. Fakat ne yazık ki şartlar bir aileyi geçindirmek ve hayatı devam ettirmek için uygun değildi. O dönemlerde bir vakıf üniversitesinden teklif geldi. Bende o teklifi değerlendirdim. 2002’nin sonlarında öğretim görevlisi olarak işe başladım. Fakat öğretim görevlisi olmam gazeteciliği bıraktığım anlamına gelmiyor. Gazetecilik aynı sahne tozunu yutmak gibidir, bir kere tadını alınca kurtulamazsınız.
‘’Yerel basın bu işin temelidir’’
Çanakkale’deki yaşam haber ihtiyacımı çok rahat gideriyor.Çünkü haberin temeli saha ve yereldir. Aslında mahalledir, köydür… Bu sebeple gazetecilik anlamında yerel çok önemlidir. Zaten yerel gazetecilik ulusalı, ulusal ise uluslararası haberciliği besler. Bu sebeple taşrada meydana gelen, haber değeri taşıyan olaylar bizim için oldukça önem taşıyor. Elbette biz kamuoyunu ilgilendiren habercilikten yanayız. Bu sebeple gazeteciliğin büyüğü küçüğü olmaz. Yerel basın, Çanakkale veya memleketimizin bir başka köşesinde yaşanan olayları kaleme aldığı için bizlerin de haber ihtiyacını büyük oranda karşılıyor. Bu anlamda da yerel basın ile ilgili ortak çalışmalar yürütmeyi çok istiyoruz. Zaman zaman yerel basın ile ortak çalışmalar, sergiler ve konferanslar gerçekleştiriyoruz. Etkinliklerin artması için de çok çalışıyoruz.
Sizi derinden etkileyen ve hayata bakış açınızı değiştiren bir haber var mı, varsa nedir?
İki genç kızın sarılarak tek kurşunla intihar etmesi ölümün ne kadar ani olduğunu fark etmemi sağladı. Tabii yapamadığım haberlerde etkiledi.
Gazetecilere uygulanan sansür hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bilgi akışının olduğu her dönemde sansür uygulanır. Çünkü dünyanın her yerinde siyasal erkler kendi doğrularını anlatmak isterler.
Sansüre maruz kaldığınız halde bir haberi yazdığınız oldu mu?
Olmadı, o dönemin şartlarında yazsak bile yayınlama şansımız yoktu çünkü bu dönemin şartlarına sahip değildik.
Taraflı medya ve gazeteciliği kötüye kullananlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tabii ki nahoş bir durum. Kimse hoş karşılamaz. Tüm mesleklerin etik ilkeleri var ve bunlara mümkün olduğu kadar uymak gerekir. Taraf dediğimiz şey de zaman içinde değişkenlik gösterebilir. Bunun için taraf tutup duruma göre yer değiştirmek kazançtan çok kayba sebep olur. Para, makam, mevki kazandırabilir ama kişiliğinizi kaybettirir. Dolayısıyla taraf olmaktansa doğru haber yapmak uzun vadede daha çok şey kazandırır.
Hiç etik kuralları çiğneyerek haber yapığınız oldu mu?
Evet oldu. Teknik olarak yapılmaması gerekse de gerçek hayatta haberi elde etmek için uygulanması gereken şeylerdi. Şimdi bizde size kitaptan eğitim veriyoruz lakin mesleğe başladığınızda yaşayarak öğreneceksiniz.
Gazeteciliğinizi geliştirmek için hangi kaynaklardan yararlandınız?
Temel gazetecilik kitaplarını okudum ama bundan ziyade İstanbul’da eğitim alıyor olmam çok büyük bir etkendi. En iyi öğretmenlerden ders aldım. Kendimi geliştirmek için çok çalıştım size de bunu tavsiye ederim.
Ülkemizde çok fazla iletişim fakültesi bulunuyor. Bu durum da işe alımlarda mezun öğrencilerin karşısına dezavantaj olarak çıkıyor. Bu sebeple size göre iletişim fakültesinde eğitim gören öğrencilerin sahip olması yetkinlikler nelerdir?
Öncelikle bizim zamanımızda olan gazetecilik yetkinliği ile şu an aranan gazeteci yetkinliği arasında çok büyük farklar var.Gazetecilik artık daha komplike bir şey… Eskiden ben habere giderken yanıma bir fotoğraf muhabiri gönderiliyordu. Ama artık muhabir habere gittiğinde tek başına fotoğraf çekilmeli, video kaydı alabilmeli, kurgu yapabilmeli, haber metnini kaleme alabilmeli… Yani bütün bunları bilen bir gazeteciye ihtiyaç var. Çünkü teknoloji ve hız bunu gerektiriyor. Bu sebeple öğrencilere tavsiyem kesinlikle kendilerini her anlamda geliştirmeleri gerektiğidir. Fotoğraf makinesi ve video kamerayı iyi bilmeliler, video kurgu programlarından en az bir tanesine çok iyi hakim olmalılar. Fotoğraf düzenleme uygulamalarını da çok iyi bilmeleri gerekiyor. Onun dışında muhakkak yabancı dil yeterliliği kazanmalılar. Yalnızca bir değil, coğrafi yakınlığı göz önünde bulundurarak farklı dilleri de öğrenmeliler. Çünkü bizim çocuklarımız evrensel çocuklar olmalı. Evrensel çocuk derken anlatmak istediğim konu ise öğrencilerimizin mezun olduktan sonra dünyanın herhangi bir köşesinde bulunan haber kuruluşlarına özgeçmişini yolladığında orada çalışabilme yetkinliğine sahip olması gerekiyor. AP, AFP, TASS gibi evrensel ajansların bölge müdürleri, bölge muhabirleri olabilmek için de yabancı dil yetkinliğinizin üst seviyede olması bekleniyor. Ayrıca her öğrenci kendi portfolyosu için bir arşiv tutmalı. Öğrenciyken yaptığı kurguları, yazdığı haberleri, çektiği fotoğrafları da bu dosyaya eklemeli. Çünkü iş başvurularında özgeçmişin yanı sıra yaptığınız çalışmaları görebilmeleri için bir evrak hazırlamalısınız. Derslerimizde hep vurguladığımız bir şey var… Sizler ancak farkındalık yaratırsanız diğerlerinden bir adım öteye gidebilirsiniz. Medya sektöründe yer almak için çok çalışmanız lazım.
İletişim fakültesi öğrencileri medya sektörüyle ilgili kapsamlı bir eğitim alsa da son dönemde popülerleşen sertifika programlarına da yoğun ilgi gösteriyor. Fakat bazı sertifika programları ücretsizken diğerleri oldukça pahalı… Bu nedenle sertifika programları mezun öğrenciler için büyük bir önem taşıyor mu?
Açıkçası sertifika programları benim pek hoşuma gitmiyor. Çünkü bazı programlar bir günlük tasarlanıyor ve öğrenci bu eğitime katıldığında diksiyon sertifikası alacağı vaat ediliyor. Fakat öğrenci sertifikaya baktığında yalnızca bir katılım belgesi niteliği taşıdığını görüyor. Yani bu durum, sizin diksiyonunuzun iyi olduğu ve spikerlik yapabileceğiniz anlamına gelmiyor. Aslında bir etkinliğe kazanmak elbette bakış açınızı genişletebilir fakat beceri ve yetkinlik kısmında tam anlamıyla bir kazanım elde edilebileceğini düşünmüyorum. Elbette seminerlere ve kurslara katılmak sizin vizyonunuzu geliştirecektir. Fakat kısa süreli eğitimlere de öğrencilerin yetkinlik belgesi alabilmek için katılmasını doğru bulmuyorum. Zaten bu öğrenciler üniversitemizde bu işin eğitimini alıyor. Hocalarımızın her biri kendi alanında oldukça değerli ve yetkin akademisyenler. Onlardan öğrenebileceğinizi aldıktan sonra kendiniz üzerine ne koyabiliyorsanız onun üzerinde çalışın. Bunun haricinde dışarıdan herhangi bir sertifika programına ihtiyacınız yok. Biz öğrencilerimize kapıyı aralıyoruz, o kapıdan geçmek öğrencilerin işi.